Hicret insanlığın bir gerçeğidir. Hicret bir yer değiştirmek olarak kabul edilirse; hicret etmeyen insan yoktur. Sözlükte “terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelen hicret “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, iletişim ve kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir. İslami dilde bir kimsenin iyi bir Müslüman olabilmek ve İslam’ı daha iyi yaşamak için bulunduğu yerden ayrılıp uygun bir yere […]
Hicret insanlığın bir gerçeğidir. Hicret bir yer değiştirmek olarak kabul edilirse; hicret etmeyen insan yoktur. Sözlükte “terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelen hicret “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, iletişim ve kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir. İslami dilde bir kimsenin iyi bir Müslüman olabilmek ve İslam’ı daha iyi yaşamak için bulunduğu yerden ayrılıp uygun bir yere göç etmesi demektir; Hicret.
Hicret gerektiğinde farz (zorunlu) olan bir olaydır. Hicret eylemi/ibadeti yerine getirilmesi noktasında; Müslümanların tercihine bırakılmış değildir. Adalet gibi farzdır. Namaz gibi farzdır. Oruç gibi farzdır. Tesettür gibi farzdır. Şartlar oluştuğunda; bireyin yaşadığı coğrafyada ibadet etme imkânının (olanak), davet ve tebliğin kitlelere ulaşma halinin ortadan kalktığı zaman ve mekân dilimlerinde; hicret farzdır.
Hicret nostalji değildir. Hele hele tarihte kalmış, eskimiş, güncelliğini yitirmiş; antika bir kavram değildir. Asla arkeologların konusu olamaz hicret. Hicret muhatabına kulluk bilinci yükler. Bir sorumluluk ister. Bir talep te bulunur. Bir isyan ruhu oluşturur. İnsani bir yaşam bilinci; iyiliği egemen kılmak; örgütlü bir toplum; şeytan ve şeytani yönetimlere isyanı önerir: kötülüklere, günahın her türüne ve zulme karşı bir isyan ruhuna sahip olmayı teklif eder; Hicret.Nitelikli bir dünyanın inşasının ilk adımıdır hicret.
Hicreti bireyler değil şartlar oluşturur. Yani İslami olmayan kurallar ve yaşam; muhatabını hicrete sevk eder. Sosyo-psikolojik konum, iman ve cihat anlayışı çerçevesinde muhatabını; küresel ve çağlar üstü olan hicret eylemine yönlendirir. Tüm peygamberler hicret etmiştir. Hicret etmeyen peygamber yoktur. Havariler de sahabeler de; müçtehitler de müfessirler de; sofiler de fakihler de; âlimler de öğrenciler de; söz ehli de kalem ehli de; hicret etmişlerdir.
Yeryüzünün en kutsal mekanı; yeryüzünde Allah’ın evi; sayılamayacak kadar peygamberin hicret ettiği yer; her yıl milyonlarca Müslümanın ziyaret ettiği mekan; bir çok insanın orada ölmek için olmak istediği şehir; Allah’ın şerefli kıldığı mescit; meleklerin saygıda bulunduğu alan; Allah’ın koruduğu Kâbe; işte bu enlere sahip bir beldeden; kim ayrılmak ister orayı terk eder. Etmez! Kim terk ettirir ki!
Terk ettiren; iman, İslam ve yaşam. İslam’a ve İslami kuralların egemenliğine izin vermeyen; tebliğ ve davet olanağı olmayan alanların velev ki orası Mekke olsun terk edilmesini; iman ve İslam ister.Ailelerine, servetlerine, kariyerlerine, rahatlarına, zevklerine ve renklerine rağmen; Allah’tan ve peygamberinden yana tavır koymayı, terk etmeyi yani hicret etmeyi; iman ve İslam ister.
1445 yıl sonra hicret; muhatabından ne ister? Ne bekler?