KEDER KADER Mİ?

Mekke müşrikleri de öyle idi. Hayatın iniş ve çıkışlarında; başarılı oldukları iş ve zaman dilimlerinde payeyi kendilerine verirler; başarısız oldukları, kaybettikleri işleri ve zaman dilimlerinde ise bunlar Allah’tan geldi kader derlerdi. Bu inanış ya da görüş sahipleri iki şekilde değerlendirilebilir. İlk olarak bu tipler cahil, kader nedir bilmiyorlar. İkincisi ise kader bilgisine sahipler ancak inkârcı […]

Yayınlama: 22.10.2022
A+
A-

Mekke müşrikleri de öyle idi. Hayatın iniş ve çıkışlarında; başarılı oldukları iş ve zaman dilimlerinde payeyi kendilerine verirler; başarısız oldukları, kaybettikleri işleri ve zaman dilimlerinde ise bunlar Allah’tan geldi kader derlerdi. Bu inanış ya da görüş sahipleri iki şekilde değerlendirilebilir. İlk olarak bu tipler cahil, kader nedir bilmiyorlar. İkincisi ise kader bilgisine sahipler ancak inkârcı ve inatçılar. İnanç/din düşmanları. Üçüncü olarak ta İslami esaslar çerçevesinde, nitelikli bir kader anlayışına sahip kimseler.

İlk grupta bulunan kimseler için keder kaderdir. Dünyanın yaratılışında, tabiat yasalarında ve insan hayatında; Allah’ın rolü ve iradesi nedir, bunu bilmeyen, bilmek istemeyen ve bunun farkında olmayan cahil kimseler ki; başlarına ne gelirse adına kader derler. Yaşamlarında bilgi edinmezler, çalışmaz ve gayret etmezler, tedbir almazlar; bir kederle karşılaştıklarında; kader derler! Bu tiplerin anlayışında Kader; Allah insanı bir robot gibi programlamıştır. Bireyin iradesi ve tercihi (evet/hayırı yoktur) söz konu değildir. Başına ne gelirse Allah’tandır. Böyle bir kader yani keder anlayışı; İslam’da asla söz konusu değildir. Yanlıştır.

İkinci grupta bulunan insanlar ise Allah, Peygamber ve kitap bilgisine sahipler. Yaşamın üzerinde din otoritesinin ne olduğunu da bilirler. Ama bir hedefleri vardır; din. Din düşmanı oldukları için gelişen olaylar üzerinden; kasıtlı olarak yanlış bir kader anlayışı geliştirerek; dinin çalışmayı, gelişmeyi, başarmayı ve tedbir almayı; dikkate almadığı, emretmediği ve tavsiye etmediği kanısını yaymak ve bunun kader anlayışı olduğunu ileri sürerek dine saldırmaktır.

Kader anlayışı başta ilim adamları olmak üzere herkesi meşgul etmiş veya ilgilendirmiştir. Kader üzerine söz söylemeyen ya da onun üzerine düşünmeyen birinin olduğunu söylemek yanlış olur. Bu tartışmalardan dolayı; Kaderiyye, Cebriyye ve Mürcie gibi mezhepler doğmuştur. Tabiki Ehli Sünnetin kader anlayışı daha yaygın ve kabul görmüştür. Yaratılan tüm varlıkların Allah tarafından yaratıldığı ve yaratılanların “ bir plan, ölçü dâhilinde yaratıldığı, o şeylerin şeklinin ve niteliğinin belirlendiği, kıymetlendirildiği” kabul edilir. Kaderin insan üzerinde iki boyutu vardır. Birincisi külli irade olarak; Allah’ın iradesi (dilemesi, istemesi). İkincisi cüzi irade olarak; insanın iradesi (dilemesi/istemesi). Öncelikle şu bilinmelidir ki; Allah kötülüğü/çirkinliği/günahı asla dilemez ve emretmez. İhmali, tembelliği ve boş vermişliği kabul etmez ki; kader bir ölçü, düzen ve intizam demektir. Külli/ilahi irade; insanın yaratılması, cinsiyeti, anne ve babası, kavmi, doğması/doğduğu yer, ölümü ve insanın fizyolojik ve fiziki işleyişi gibi; bireyin istemi dışında gerçekleşen olaylardır. Cüzi/insan iradesi; bireyin ergenlik çağından itibaren yaratılan varlık üzerinden, önüne çıkan olayları iyi ya da kötü olarak sevk ve idare etmesi, tercih etmesi olayıdır. Meslek sahibi olması, evlenmesi, iş tercihi, din tercihi, çevre ile iletişimleri gibi bireyin yapabileceği şeylerdir.

Bu anlamda kaderin iki boyutu vardır; insanı ilgilendiren ve yaratanı ilgilendiren boyutu. İnsanın karşılaştığı olaylar kendi elinin, yaptıklarının bir sonucu değilse ve gücünü aşan şeylerse: bu kaderdir. Buna teslim olmak lazımdır ki; bu imandır. Diğeri ise bireyin gücü ve kontrolü çerçevesinde sevk ve idare ettiği, kabul ettiği, uyguladığı, iyi veya kötü yaptığı, eksik ve ihmal ettiği şeylerdir; Allah’ın istemesi ve takdiri değildir. Bu kulun yaptığı bir sonuçtur ki; bunu dinin/inancın ya da Allah’ın üzerine atmak asla doğru değildir. İftiradır. Günahtır. İnsanın kendi beceriksizliğinin, cahilliğinin ve ihmalinin bir sonucudur.

Şimdi Bayburt ili Amasra maden faciasını değerlendirelim. Madeni yönetenler ve çalışanlar, tüm maddi ve manevi tedbirleri almalarına rağmen bu olay olduysa bu kaderdir. Ancak teknik altyapı yetersizliği, yönetim ve çalışan zafiyeti ve ihmal varsa; bu kader değildir. Allah’a atılan bir iftiradır.

Keder kader değildir! Kader keder değildir. Bir tercihtir.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.