İslam Hukukunda hakkında verilmiş Kadı kararı olmayan insanlar suçlu sayılamaz, suçlu ilan edilemez diye bir deyim vardır. Şimdi uygulanan Medeni Hukukta ise hakkında hâkim tarafından verilmiş mahkumiyet kararı olmayan şahıslar suçlu sayılamaz diye tanımlanır.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Anadolu’da bazen seyyargezen İstiklal Mahkemeleri vardı. Bu mahkemelerin merkezi Ankara’ydı ama Anadolu’daki illerde de görev yapmışlardı. Bu mahkemeler için önce idamları infaz ettiriyorlar sonra yargılama yapıp zapta geçiriyorlardı diye bilgiler aktarılır ve böyle olur bu mahkemelerin adaleti diye bahsediliyordu.
Darbe ve olağanüstü haller döneminde de ne yazık kiadalet uygulamaları İstiklal Mahkemelerinin usullerine benzer hale geldi ve insanımızın, yöneticilerimizin hukukun üstünlüğüne ve adalete güveni kalmamaya, büyük zararlar görmeye başladı.
Bizim ülkemizde adalet dağıtan kurumlar mahkemelerdir ve mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar usulüne uygun olarak yapılan yargılama sonunda kanunların verdiği yetki ve vicdani kanatlarına göre karar verirler diye bir tanım vardır. Elbette adaletin tecellisi için hâkim ve savcıların hukuki ve vicdani sorumlulukları dışında hiç kimseden emir almadan ve kimsenin tesiri altında kalmadan karar vererek adalet dağıtmaları gerekir.
Yine yargılama hukukuna göre hakkında açılan soruşturma sebebiyle tutuklu yargılanan insanlar da haklarında verilmiş karar olmadığı müddetçe masumdurlar ve suçlu sayılamazlar. Bugün ülkemizde idari görevde olan birçok insanımızın 28 Şubat döneminde soruşturma geçirdiklerinde cezaevlerinde tutuklu kalmaları ama yargılama sonunda suçsuz bulunup tahliye edilmelerinde olduğu gibi.
Bunun yanında insanların lekelenmeme haklarının da korunması ve böylece mahkumiyet kararı olmayan insanların basın yayın ya da sosyal medya yolu ile suçlu ilan edilmemesi de hukuken bir hak olup devlet kurumlarının bu hakkı koruma zorunluluğu da vardır.
Son bir yıl içinde özellikle geçen yıl yapılan milletvekilliği seçimleri ve bu yıl yapılan yerel seçimlerde hakkında verilmiş hâkim kararı olmayan insanların seçimde gerekli oy aldıkları halde mazbatalarını alarak göreve başlatılmadıklarına şahit olduk. Bunlardan biri Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay, milletvekili seçildiği tarihte hakkında verilmiş mahkumiyet kararı olmadığı halde(Cezaevinde tutukluydu) mazbatasının verilmeyerek hak mahrumiyetine uğratıldı.
Diğer bir olay da Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan, seçimi kazandığı tarihte kendisine tebliğ edilen mahkumiyet kararı olmadığı halde mazbatası verilmek istenmedi(Diyarbakır ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı tebliğ etmemesi) sonra Yüksek Seçim Kurulu mazbatayı verdi.
Son olay da Hakkari Belediye Başkanı seçilen Mehmet Sıddık Akış, hakkında verilmiş mahkumiyet kararı olmadığı halde görevden alınarak yerine kayyum atandı. (Görevden alındıktan 3 gün sonra hakkında mahkumiyet kararı verildi)
Bu uygulamalar(Hakkında verilmiş mahkumiyet kararı beklenmeden görevden alma ya da göreve başlatmamalar) toplumda devlet uygulamaları ve adalete olan güveni sarsan, devlet ve adalet ciddiyetine zarar verici uygulamalar olup az çok tarih bilgisi olan insanımızda İstiklal Mahkemelerinin garip ve garip olduğu kadar da adalet yoksunu ve zulüm uygulamalarını hatırlatan uygulamalar olup insanımızın geleceğe olan umut ve beklentilerine zarar veren uygulamalardır.
Devlet yetkililerinden beklentimiz gelin el ele verip tüm devlet uygulamalarını insanımıza güven veren, zamanında ve şaibeye sebep olmayacak şekilde yapalım. Unutmayalım hukukun adaletle uygulanmadığı toplum hayatında hayır ve bereket olmaz. Devlet ve toplum hayatı zarar görür. Bizler masum vatandaşlar olarak şaibesiz bir devlet ve toplum hayatı özlüyoruz.