İslami düşüncede dokunulmaz alanlar vardır. Savaş ya da barış fark etmez. Bu alanlar özgürlüklerini ve özgünlüklerini korurlar. Bu alanların başında ibadet yerleri; Camiler, Mescitler, Kiliseler, sinagoglar ve diğer ibadet yerleri gelir. Müslümanların algısında ibadet yerleri denilince; avf, mağfiret, bağışlanma, şefkat ve yardımlaşma gelir. Allah, insan ve çevre ilişkilerinin düzenliliği gündem olur. Bir başka ifade ile […]
İslami düşüncede dokunulmaz alanlar vardır. Savaş ya da barış fark etmez. Bu alanlar özgürlüklerini ve özgünlüklerini korurlar. Bu alanların başında ibadet yerleri; Camiler, Mescitler, Kiliseler, sinagoglar ve diğer ibadet yerleri gelir.
Müslümanların algısında ibadet yerleri denilince; avf, mağfiret, bağışlanma, şefkat ve yardımlaşma gelir. Allah, insan ve çevre ilişkilerinin düzenliliği gündem olur. Bir başka ifade ile tüm ibadet yerlerinin ortak bir adı vardır; iyilik merkezleri.
Ama Kan Adasına dönüşen Kanada’da örneğinde görüldüğü üzere; kiliseler birer soykırım enstitüsüne dönüştürülmüş. Öyle ki bir ibadet yeri olan ve bu yerlerin en büyük özelliği olan şefkat, acıma ve yardımlaşma özelliğinden sıyrılarak/koparılarak; Kan Adasına dönüştürülen kiliseler.
Soykırım enstitüsü gibi işlev gören kiliselerin tarihte kaldığını söylemek mümkün müdür? Elbette taş duvar beton arma binaları katil/soykırımcı olarak nitelemek söz konusu olamaz. Ancak taş binaları kiliseye dönüştüren ve tanrı adına konuşturan zihin yapısı öne çıkarılmalı ve yargılanmalıdır.
Kanada örneğinde olduğu gibi merhamet abidesi İsa ve şefkat timsali tanrıları kiliselere hiç uğramamış. Ve batının din adamları (istisnalar hariç!) ve kiliseler/sinagogları; taciz, tecavüz ve öldürme ile meşgul olmuş. Üstelik bunlar ÇOCUK! Hangi dil alfabe insanlık dışı bu hali anlatabilir ki!
İşte son günlerde sızıntı halinde dünya kamuoyuna sızan Kanada devletinden gelen haberlere göre; Kanada’da “Ülke genelindeki 139 okulda başlatılan derine nüfuz eden radar taramalarında, 24 Haziran’da da Sakatchewan eyaletindeki Marieval Yatılı Kilise Okulunun bahçesinde resmi kayıtlarda olmayan 751 çocuk cesedi kalıntısı olan mezarlar bulunmuştu. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, kamuoyunda büyük yankı uyandıran eski yatılı kilise okullarının bahçesinde bulunan çocuk mezarları için, “Kanada tarihinin en karanlık bölümlerinden biri” ifadesini kullanmış…
150 binden fazla yerli çocuğun ailelerinden zorla koparılarak alıkonulduğu yerler olarak tarihe geçen: Beyaz çoğunluğun hakim olduğu topluluklara entegre edilmek için zorla ailelerinden ve kültürlerinden uzaklaştırılan çocukların büyük kısmının kötü muameleye maruz kaldığı, açlık ve soğuğun yanı sıra cinsel ve fiziksel tacize uğradığı, hatta bazı çocuklar üzerinde tıbbi deneyler yapıldığı; yerler kiliseler! Bazı kaynaklarda, kilise okullarında öldürülen çocukların sayısının 5 bin 995 olduğu belirtilmektedir. Ya asimile edilenler. Dinlerinden, tarihlerinden ve kültürlerinden koparılıp beyaza boyananlar! Bunlar yaşayan ölüler değil mi?
Türkiye’de tarih kitapları yeniden yazılmalıdır. Sosyoloji kitapları yeniden yazılmalıdır. Batının zihinsel yapısı, medeniyet algısı, insan algısı hakikat çerçevesinde ortaya çıkarılmalıdır. Din bahçesi olan ve tanrının konuşturulduğu bir alanda çocukları katleden bir medeniyetin; özenecek, arkasından gidilecek ve takip edilecek bir medeniyet olamayacağı; Milli Eğitim Sistemimizde yer almalı. Filimler yapılmalı. Diziler çekilmelidir.
Ki bir genç veya yetişkin sınır kapılarını açsalar Türkiye’den gider, Batıda yaşarım demesin!