Bir müslüman olarak, hak, hukuk, mal alanında bir yaşam düzeni içerisinde, en önemli hakkın ” kul hakkı” olduğunu öğrenir, duyar, hissederiz. Peygamber Efendimiz(sav); Allah’ın , şirk ve kul hakkı hariç , bütün günahları affedeceğini, yeter ki tam manası ile bir daha aynı günahı işlememeye tövbe etmesi gerektiğini bildirmiştir. Buna rağmen en az dikkate aldığımız, […]
Bir müslüman olarak, hak, hukuk, mal alanında bir yaşam düzeni içerisinde, en önemli hakkın ” kul hakkı” olduğunu öğrenir, duyar, hissederiz.
Peygamber Efendimiz(sav); Allah’ın , şirk ve kul hakkı hariç , bütün günahları affedeceğini, yeter ki tam manası ile bir daha aynı günahı işlememeye tövbe etmesi gerektiğini bildirmiştir.
Buna rağmen en az dikkate aldığımız, en çok, yaygın olarak yaptığımız; kul hakkına tecavüzdür.
Bu konuda çok cesur ve özgüvenliyiz. Yani Allah’a ve ahirette olacak hesap gününe rahatlıkla meydan okuyabiliyoruz. Bir anlamda deli cesaretliyiz.
Kardeşler, ortaklar, arkadaşlar, komşular arasında, bir şeklide kul hakkıyla ilgili ilişkiler olmaktadır.
Yasal bir tutar dal yoksa, kaç kişi eline geçirdiğini hak sahibine veriyor? Çok az!
Eğer öyle olsaydı kardeşler, akrabalar, ortaklar, komşular arasında sürekli kavga, münakaşa, küsüşme, mahkemelerde uğraşmalar olmazdı.
Munafıklık alameti olan; “kendilerine emanet edildiğinde hıyanet ederler” hatırlatmasına sırt dönmezlerdi.
Kul hakkı sadece maddi alanda olmaz.
Kötü ahlakı ile insanlara huzurluksuz vermek, çevre kirliliği, ses gürültüsü, yolları engellemek, terör korkusu yaymak da diğer bir kul hakkıdır.
Karaborsa, aşırı zam, ayıplı mal, darda kalan birine yüksek fiyat uygulaması da kul hakkıdır.
Manevi alanlarda da önemli kul hakları vardır. İftira atmak, dedikodusunu yapmak, kara çalmak, yalan söylemek de hak gaspıdır.
En yaygın olanı da sosyal alanda olmaktadır, kamuda olmaktadır.
Ehil, liyakat sahibi birisinin yerine, başka birinin işe alınması, ya da rakibinin o kişiyi her türlü yöntemlerle engellemeye çalışması…
Seçim yarışmalarında doğal, rekabete dayalı mücadele yerine, rakibi saf dışı bırakmak adına, her türlü hileye ve entrikaya başvurmak hem seviyesiz, hem ahlaksız ve hem de affı çok zor olan bir kul hakkıdır
Sonuç olarak: ahirete, hesap gününe inanan, dininin ulvi değerleri ile övünen bir milletin; kul hakkından, kor ateşten kaçar gibi kaçmaları gerekirken, çok rahat bir şekilde kul hakkı yemeleri inanılır gibi değildir
Kul hakkının ihlali, bir toplumun felaketini getirir.
Felaketler gelmeden önce, birbirlerimizi uyarmamız, bu önemli konuyu sürekli gündemde tutmamız, toplumda bir bilinç oluşturmamız aciliyet kazanıyor, büyük önem arz ediyor.