Varlık ve yokluk hali de olsa, yoksulluk zenginlik hali de olsa, kızgınlık ve mutluluk hali de olsa; Müslümanlar adil olmaktan, adaleti ayakta tutmaktan uzak kalamazlar. İdeal Müslüman tipi budur. Allah Kur’an’da Müslümanları böyle tanımlıyor. Bataklığı çok olan şehrin sinekleri tükenmez. Üstelik sinekleri tek değil bin bir tür olacaktır. Onlardan korunmak biraz zor olacaktır. Pencerelerimize tel/sineklik […]
Varlık ve yokluk hali de olsa, yoksulluk zenginlik hali de olsa, kızgınlık ve mutluluk hali de olsa; Müslümanlar adil olmaktan, adaleti ayakta tutmaktan uzak kalamazlar. İdeal Müslüman tipi budur. Allah Kur’an’da Müslümanları böyle tanımlıyor. Bataklığı çok olan şehrin sinekleri tükenmez. Üstelik sinekleri tek değil bin bir tür olacaktır. Onlardan korunmak biraz zor olacaktır. Pencerelerimize tel/sineklik taksak ta kapının anahtar deliğinden gelebilirler. Sineklerden korunmak bataklıkların kurutulmasıyla mümkün olacaktır. Bu çerçevede günah bataklıkları kurutulmadan günah sayılan suç içerikli davranışlardan korunmak söz konusu olmayacaktır.
Gülşen adlı şarkıcının sahne esnasında imam hatip okulları ve mezunları ile ilgili; bir cümlesi servis edildi. “şarkıcı Gülşen, nisan ayında İstanbul’daki bir mekânda sahne almış; şarkıcının, 4 ay önceki konserinden bir kesit sosyal medyada paylaşılmıştı. O Görüntülerde Gülşen bir kişi hakkında, “İmam hatipte okumuş daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor” ifadeleri yer almıştı. Şüphesiz ki bu cümle İmam Hatip okullarının sapık ürettiğini ima ve iddia etmektedir. Bunun kabulü asla mümkün değildir. İncitici, yaralayıcı, iftira ve nefret içerikli bir söylem; başta İmam Hatip toplulukları olmak üzere Müslümanları üzmüştür. Bu bir yanlıştır. Ahlaki ve hukuki tepkiler verilmelidir.
Ancak Gülşen’e karşı geliştirilen tepkilerin boyutu da dikkate değerdir. Kullanılan tepki dilinin büyük oranda bir linç girişimi olduğu görülmektedir. “Linç girişimi” dilinin İslami olmadığını bilmek ve söylemek zorundayız. Müslümanların geleneğinde “Zemm fiiledir Faile değil” yani Allah için buğz/nefret etme; fâile(suçu işleyen) değil, fiilinedir(suçadır)! Üstelik hüküm vermek; suçu işleyen kimseye savunma hakkı vermeden, dil sürçmesi mi? Yoksa bile isteyerek kasıt var mı? Özrü ve pişmanlığı söz konusu mu? Tüm bunları bilmeden; hüküm vermek adil ve İslami olmayacaktır. İslami gelenek bir suçu/günahı önlerken merhamet eksenli bir davranış ortaya koymamızı öğütler. Ola ki muhatabımız hidayete erer. Yanlışından vaz geçer.
Ama Gülşen olayında böyle olmadı. Nisan ayında söylenen bu cümle 4 ay sonra nasıl gündeme geldi? Kim ne için ve hangi maksatla şimdi servis etti? Hedeflenen nedir? Bu olaydan kim kazançlı çıkacak? Bu soruların cevabı bulunmalıdır. Toplum mühendisleri yine devrede olmalı. Halkın üzerinden, kin ve nefret üzerinden birilerinin kazanmasına izin verilmemelidir. Neden şimdi Gülşen!
Ama İslama ve değerlerine saldırı var, denilecek olursa; yaşadığımız ülkede bir çok günah yasalarla korunmuş olarak işlenmeye devam etmektedir. Örnek mi? RÜTÜK ne iş yapar?