Sokrates’in öğrencisi Atina’lı Antisthenes, Diogenes, Einstein, İ.Ö. IV’üncü yüzyılda yaşayan Kirene’li Aristippos’ a kadar birçok düşünür ve filozof mutluluk üzerine kafa patlatmış. Tabii ki benim bu filozofları karşıma alıp mutluluğun ne olduğunu, bir formülünün olup olmadığını sormak için röportaj şansım yok. Ama mutluluğun ne olduğunu çözmüş meçhul birini yakaladım ve sordum. ‘’Eskiden haklı olduğumu düşündüğüm […]
Sokrates’in öğrencisi Atina’lı Antisthenes, Diogenes, Einstein, İ.Ö. IV’üncü yüzyılda yaşayan Kirene’li Aristippos’ a kadar birçok düşünür ve filozof mutluluk üzerine kafa patlatmış. Tabii ki benim bu filozofları karşıma alıp mutluluğun ne olduğunu, bir formülünün olup olmadığını sormak için röportaj şansım yok. Ama mutluluğun ne olduğunu çözmüş meçhul birini yakaladım ve sordum.
‘’Eskiden haklı olduğumu düşündüğüm konularda konuşurdum büyük bir heyecanla.
Susmayı ve dinlemeyi öğreniyorum şimdi, haklı çıkmak artık mutlu etmiyor beni.
İnsanların fizikleri, statüleri, söylemleri ilgimi eskisi gibi çekmiyor.
Ruhlarını okumaya çalışıyorum, bütün cevapların orada olduğunu öğrendiğimden beri.
Herkesi memnun etme, herkese “evet” deme huyumdan da çoktan vazgeçtim.
Zamanım bol keseden kimseye hediye edemeyecek kadar değerli çünkü.
Bu bencillik gibi görünse de önceliğim kendimde.
Giderek dost ve arkadaş çevrem daralıyor, üzülürdüm eskiden buna.
Yollar ayrılacaksa ısrarcı olmuyorum artık, kendimi sosyal çevremle tanımlamıyorum çünkü.
Herkesi kendimle birlikte geleceğe taşıyamam, beni yoran eksilten insanlar dünde kalmalı.
Eskisi gibi uzun vadeli planlar yapmıyorum artık, yaşadığım anda huzurluysam tamamdır, bırakıyorum hayat bildiği gibi gelsin.
İstediğim bir şey olmadığında ayak diretip ısrarcı olmaktan çoktan vazgeçtim.
Biliyorum hayat benim isteklerime değil, ihtiyaçlarıma cevap veriyor.
Elimden gelenin en iyisini yaptığıma inanıyorsam eğer, teslimiyet de bir meziyet.
Mükemmel olmak, sahip olmak, dünya hırsı eskisi gibi cazibesini yitirdi gözümde.
Elimdekileri görebiliyorum artık, zenginliğin tanımını en baştan yazdım çünkü.
İlişkilerime gereğinden fazla anlam yüklemek, beklenti içine girmek benim için çok gerilerde kaldı.
Beklentiler yaralar, yüklediğin anlamın altında kalırsın, hayat bir de bunu öğretti.
Hayatın telaşına ayak uyduracağım derken ne çok güzelliği kaçırmışım ben.
Küçücük ayrıntılardan heyecanlanmayı, mutlu olmayı öğreniyorum şimdilerde’’…..
Bu meçhul arkadaş bize neler mi öğretti?
Bir dünya malı elinden gittiyse,
Üzülme buna, hiçtir o;
Ve bir dünya malı geçtiyse eline
Sevinme buna, hiçtir o.
Önünden geçer acılar ve zevkler
Geç dünyanın önünden, hiçtir o…… Hoş çakalın erenler canlar….