Hafta sonu annemle beraber Ramazan ayı öncesi alış verişi yapmak üzere Kayseri’deyiz. Tevafuk olsa gerek. Mimarsinan Parkında Mazlum-der’in 28 şubat temalı toplantısı ile Filistin ve Gazze yararına düzenlediği kermese de katılıyoruz. Ardından Salih Avgın Caddesinde yerli bir manava giriyoruz. Yerli olsun bizden olsun düşüncesiyle. Ürünler raflardaki yerini almış durumda. Gözüm etiket fiyatlarına ilişiyor. Elma 40₺ […]
Hafta sonu annemle beraber Ramazan ayı öncesi alış verişi yapmak üzere Kayseri’deyiz. Tevafuk olsa gerek. Mimarsinan Parkında Mazlum-der’in 28 şubat temalı toplantısı ile Filistin ve Gazze yararına düzenlediği kermese de katılıyoruz.
Ardından Salih Avgın Caddesinde yerli bir manava giriyoruz. Yerli olsun bizden olsun düşüncesiyle. Ürünler raflardaki yerini almış durumda. Gözüm etiket fiyatlarına ilişiyor. Elma 40₺ patlıcan 50₺ domates 60₺ biber 8₺.Fahiş fiyatlar dikkatimizi çekiyor.
Yeni tıraş olduğu her halinden belli olan dükkan sahibi, “Hocam, her şey pahalı. Bizde biraz daha pahalı” diyor. Biraz değil baya pahalı diyorum. Hem de okkalısından. Fazla yüz göz olmamak için kendimi tutuyorum. Anlamış değilim her Ramazan ayı öncesinde bu hareketlenme niye olur ki? Ümmeti Muhammedin ağız tadını neden kaçırıyorlar? Pes doğrusu! Üç beş çeşit alıp çıkıyoruz. Gönlümüz buruk, yüzümüz ayaz yemiş gibi.
Az ilerideki Oğuz Caddesine doğru yürüyoruz. Burası perşembe pazarına yakın bir yer. Sağlı sollu yol boyunca Suriyeli dükkânlar var. Üzerinde Türkçe ve Arapça yazılı olan bir kapıdan içeri giriyoruz. Manav dükkanı olduğu tezgahta duran yeşilliklerden belli. Gözümüz yine etiketlerde. Yeşillikler 10 İla 20₺ sebzeler 25 ila 35 ₺ meyveler 35 ila 45₺ arası değişen fiyatlar.
Bizim yerlilere göre çok uygun, çok ucuz. Anneme, al anacığım al! Buradan da al. Bunlardan da al. Al ki hem kendileri nasiplensin hem de bizi sevindirsinler, diyorum. Ödeme yapmak için kasaya: Kem fiyat/kaç lira diye soruyorum.”380 lira” diyor. Çıkarken İlel liga/görüşürüz dediğimde yumuşak bir ses tonuyla Türkçe “güle güle, yine bekleriz” diyerek bizi uğurluyor. Uygun alış veriş yapmanın rahatlığıyla ayrılıyoruz.
E, canım nede olsa Suriyeli(!)
Nede olsa Arap(!)
Nede olsa mülteci(!)
Hani biz Arap’a Arapçaya karşıyız ya (!)
Hani biz göçe göçmenlere karşıyız ya(!)
Gördünüz mü elin Suriyelisini. Eskilerin en lüks şimdinin en köhne kimsenin oturmak dahi istemediği bodrumlarda oturuyorlar. Her mahallede her köşede rastlamak mümkün. Çamlıkta, bitpazarında fabrikada, çiftlikte…
Neden?
İlgili bakanlık % 20 sınır koymuş.
Ucuz iş gücü onlarda.
Ucuza da satıyorlar.
Gidecek yerleri de yok
Lüks hayatta yaşamıyorlar.
Unutmayalım ki vicdan öğle her pazarda bulunmaz her pazarcıdan da satın alınamaz. Vicdanın etnisitesi de olmaz. Vicdanını kaybeden her şeyini kaybeder.
Suriyeli göçmenler burada kaldığı müddetçe onlar bizim kardeşimiz. Geldikleri bu toprakların ve kadir şinas necip milletimizin kıymetini bilmelerini istiyorum. Ve diyorum ki:
Satılır dünya pazarında her şey bunu bilesin
Satmayasın toprağını bayrağını ey dost!