YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILIMIZ HAYIRLI OLSUN

Eğitim; insanın mensubu bulunduğu milletin değerlerine, insanlığa ve kendisine karşı vazifelerini yerine getirebilmesi için şuur ve beden kabiliyetini düzenleyen, geliştiren, disipline eden, terbiye eden eğitim faaliyetidir. Eğitim, doğuştan gelen kabiliyetleri tespit edip, geliştirip belli bir potadan geçirmedir. Eğitim yeni nesillere, geleceğe yani sizlere insanların ve toplumların değişmesine yapılabilecek en anlamlı etkidir. Eğitimin ilk görevi kültür […]

Yayınlama: 11.09.2023
A+
A-

Eğitim; insanın mensubu bulunduğu milletin değerlerine, insanlığa ve kendisine karşı vazifelerini yerine getirebilmesi için şuur ve beden kabiliyetini düzenleyen, geliştiren, disipline eden, terbiye eden eğitim faaliyetidir. Eğitim, doğuştan gelen kabiliyetleri tespit edip, geliştirip belli bir potadan geçirmedir. Eğitim yeni nesillere, geleceğe yani sizlere insanların ve toplumların değişmesine yapılabilecek en anlamlı etkidir.

Eğitimin ilk görevi kültür nakletmektir. Eğitim insanın düşünce, his ve hareketlerine doğrudan tesir eden bir fonksiyon irca etmektir. Eğitim ve öğretim insanların şekillenmesinde, biçimlendirilmesinde önemli bir tezgahtır, vasıtadır. İnsanı geliştirmeyen, toplumu yüceltmeyen eğitim bilimsel değildir, sağlıklı değildir. Eğitimin konusu insandır. Eğitim milli ve bütüncül olmak zorundadır. Eğitim insanla beraber başlamıştır. İlk insan Adem Peygambere yüce Allah’ın bütün eşyaların isimlerini tarif edip öğretmesi eğitimin ilk başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

Eğitim, bireylere bilgi ve beceri kazandırmanın ötesinde toplumun yaşaması ve kalkınmasını devam ettirebilecek ölçüde ve nitelikte değerler üretmek, yeni ve eski değerleri bağdaştırmak sorumluluğunu da taşır. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında batıdaki teknolojik gelişmeleri ve diğer müspet gelişmeleri alalım derken bizim kültürümüzle bağdaşmayan ahlaki değerler alınmıştır. Milli eğitimimizin sorunları “Tanzimat fermanı” ve “eğitimde yenileşme hareketi” ile başlar. Ve yapılan çalışmalarda bu sorunları gidermenin yolu batı medeniyetiyle entegre olmada görülür. Özellikle “eğitimde yenileşme hareketinin” motorize görevini yapan devlet adamlarımızın kafasında Türk İslam Medeniyetinin çağa yeniden nizam veremeyeceği görüşü hâkimdi. Onlar batı medeniyetinin üstünlüğüne inanırlar, “yenileşme” adı altında taklitçilik yapmayı başlatırlar.

1924’ten 1957’ye kadar Türk milli eğitim sistemi şöyle bir yenileşme, dönüşüm ve taklit tablosu göstermektedir. Bunların hepside milletin bünyesine uymadığından başarısız olmuşlardır. 1925 yılında Alman teknik öğretim sistemi, 1927 yılında Belçika teknik öğretim sistemi,1932 yılında İsviçre üniversiteler eğitim sistemi, 1934’te ABD genel eğitim sistemi, 1933-1952 Macaristan üniversiteler sistemi, 1951 ABD halk eğitimi sistemi, 1951 ABD köy okulları sistemi, 1952( Prof. John RUFI) ABD öğretim sistemi, 1953 ABD okullarda rehberlik eğitim sistemi, 1953 ABD öğretmen yetiştirme öğretim sistemi, 1955 ABD teknik öğretim eğitim sistemi ve 1957 ABD ticaret eğitim sistemi şeklinde olmuştur.

Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye olarak girmek istemesi ve bunda çok istekli olması batılılara, Türkiye için “ulusal eğitim ve öğretim programı”  hazırlamaları fırsatını vermiştir. Dünden bugüne eğitim felsefemizde değişen bir şey yoktur. Değişen sadece bu işte görev alan isimler olmuştur.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.