Bu gün, objektif olarak bakabildigimiz zaman, ülkemizin nereden nereye geldiğini rahatlıkla görüp gözlemleyecek, hissedeceğiz. Aslında bu ülke halkının büyük çoğunluğu bu durumu görüyor; fakat bir kısmı kıskançlık, bir kısmı şahsi çıkarcılık; en önemlisi de etnik kimlik, mezhepsel bağnazlık ve ideolojik yobazlık noktasından bakıyorlar. Diğer bir kısım; bu milletin dinine, geleneğine tahammül edemiyor; şiddetli direnç gösteriyor. […]
Bu gün, objektif olarak bakabildigimiz zaman, ülkemizin nereden nereye geldiğini rahatlıkla görüp gözlemleyecek, hissedeceğiz.
Aslında bu ülke halkının büyük çoğunluğu bu durumu görüyor; fakat bir kısmı kıskançlık, bir kısmı şahsi çıkarcılık; en önemlisi de etnik kimlik, mezhepsel bağnazlık ve ideolojik yobazlık noktasından bakıyorlar.
Diğer bir kısım; bu milletin dinine, geleneğine tahammül edemiyor; şiddetli direnç gösteriyor.
En önemli karşı koyuş; hangi iktidar olursa olsun, her dönemde devlette, bürokraside, ekonomide, sanatta, medyada söz sahibi olan ayrıcalıklı, kaymakçı tabakanın etkinliğini, gücünü, imkanını kaybetmiş/ kaybetmekte olmasıyla kendini göstermiştir.
Hele hele cesur, dik duran, eğilmeyen, kararlı bir lider ve arkasında destek veren en az %50′ lik halk desteğinin kırılamaması , karşı saldırıyı ve direncin şiddetini artırıyor.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin geldiği durumu, yapılanları tekrar tekrar sıralamaya gerek yok; herkesin rahatlıkla görmesine rağmen, görmezlikten geldikleri bir gerçek!
Dünyanın pandemi, savaşlar gibi nedenlerle zorluklarla mücadele ettiği bir zamanda; Türkiye’nin de bu durumlardan etkilendiği muhakkaktır.
Gelişmiş Batı ülkelerinde bile geçinme, barınma, gıda, ısınma gibi alanlarda ciddi bir sıkıntı olduğunu görüyoruz.
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemiz de bu sıkıntılı süreci yaşadı, çözüm için çabalıyoruz ve bu konuda epey mesafeler aldık.
Sanayimiz, üretimimiz, ihracatımız hiç durmadı, ihracata devam ettik. Elbette ki üretim yapmak için ithalat da yapmak durumundasınız.
Tekrar bahsetmek gerekirse, Erdoğan hükümetinin ülkemize yaptıklarını, iç ve dıştaki ağırlığını, dünyadaki ittifaklarını, barış çabalarını uzun uzun yazmak istemiyoruz. Çünkü kasıtlı görmeme, görememe hastalığı var.
Bakın, seçim sathı mailine girdik, taraflar çabalıyor. Denenmiş, tecrübe edilmiş, başarılarla dolu bir hikayesi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında, henüz adaylarını bile belirleyemeyen, intikam, kin, yıkım üzerine program belirleyen, ilkesiz, değersiz, benzemez, bol tavizli bir rakip topluluğu var.
Bu ülkede başarı cezalandırılıyor. Elbette ki, büyük oranda hakkı teslim durumu var; buna karşın bir o kadar da nankörlük, inkarcılık, bağnazlık var.
Hakkı teslim noktasında düşünüldüğünde, Tayyip Erdoğan’ın seçilme sorunu olmamalı, kritik eşiklerde bir oy bandında seyir izlememeli!
Bu arada, parlatılan, kimi Ak Parti’lilerin hatası ve kibri yüzünden İstanbul Belediye Başkanlığı’nı alan İmamoglu’nun ; belediye adına yaptığı hiç bir başarıdan söz edilemezken, doğal afetlerde olay mahallinde olması gerekirken, tatilde ya da rakı sofrasında vakit geçiren, ilk günden itibaren belediye hizmeti yerine, kayyum atanarak görevden alınan Pkk destekçisi belediye başkanlarına destek ziyaretinde bulunması, Yunanistan ziyareti, kiliselere sempati ve ilgisi kamuoyu tarafından bilinirken; Erdoğan’ın karşısında alternatif olarak görülmesi, şans tanınması inanılır gibi değil!
Hangi işi, hangi referansı, hangi başarısı, hangi vaadi ve projesi destek vermenize sebep oluyor?
Bir de tutup, Cumhurbaşkanlığını alacağına kesin inanıyor, zafer hayalleri kuruyorsunuz.
Cezalandırın bakalım bu ülkeye hizmet edeni! Kıymet bilmeyen nankörlere gerek yok; Mevla bilsin yeter.
Size de bu fırsatı vermeyecek inşallah yüce Yaratan.
Amiin!