AÇILIK MI AÇGÖZLÜLÜK MÜ ?

Bir esnafın yanına oturursunuz bir çay içimi; biraz dinlersiniz, sanırsınız tüm dertler onda… İşler kesat, vergiler yüksek, işçi zam istiyor ; ben, tarihte böyle bir kötü an yaşamadım… Yıllardır aynı şikayeti eder dururlar. Pekâlâ, bir kaç sene önce bu dükkanın mülkü senin miydi? Altındaki binek araban ve servis aracın bir kaç sene önce var mıydı? […]

Yayınlama: 10.06.2023
A+
A-

Bir esnafın yanına oturursunuz bir çay içimi; biraz dinlersiniz, sanırsınız tüm dertler onda…

İşler kesat, vergiler yüksek, işçi zam istiyor ; ben, tarihte böyle bir kötü an yaşamadım…

Yıllardır aynı şikayeti eder dururlar. Pekâlâ, bir kaç sene önce bu dükkanın mülkü senin miydi? Altındaki binek araban ve servis aracın bir kaç sene önce var mıydı? Eski bir torosla idare etmiyor muydun?

Kem küm. Ee, o zaman şikayetin neden?

Çiftçi efendi, senin şikayetin ne? Altında traktör, arazi aracı, besi damı. Arazin on katına çıkmış. Çıkan ürününü hemen satıyorsun, vergi derdin yok. Mazot desteği, hibe ya da düşük faizli kredi, teşvik alıyorsun .

  Memurlara gelince; sürekli maaş zammı yapılıyor, karı-koca  memursa daha bir rahatlık oluyor.

 En çok muhatap olduğumuz kesim öğretmenlerdir. Çoğunlukla eşler de çalıştığında hatırı sayılır bir maaş alıyorlar.

 İmamlarda da  benzer durum var.

Şimdi soralım: En az bir evi, orta halli bir arabası, yeterli bir bahçesi olmayan öğretmen ya da İmam var mı?

 Buna ilaveten, bir kaç evi, lüks arabası olanları da biliiyoruz. Gözümüz yok, Allah daha çok versin, seviniriz.

 Bir de ziraat, emlak, araba alım- satımı, küçük bir işletme açma gibi ek işlerle uğraşanların sayısı hayli fazladır.

 Burada itirazımız sadece, görev zamanını ve bilincini ıskalarsa, onadır.

 Bir kaç yıl önce borçla iş yaparken, binalar diken, ticaretini yapan, kiralar alan biri de ağlıyor, şikayet ediyor, hükümete veryansın ediyor.

 Emekli olup şehirlerde park bankalarında, köylerde cami avlularında oturanlar da diğer bir kesimi oluşturuyor.

 Emekli olabilirsiniz; ama büyük çoğunluğunuz bir işle meşgul olabilirsiniz. Köyde sebze , meyve yetiştirir, şehirde küçük bir tezgahta rızkınızı beklersiniz.

 Sürekli maaştan konuşulur, maaş günü beklenir, hükümet vicdana çağrılır.

 Akşama kadar kahvede oturur, oyalanır, genç yaşında işsizlikten şikayet eder.

 Bir şekilde darda olan, gerçek ihtiyaç sahibi , hasta olan insanlarımız elbette ki vardır. Bunların bir kısmına devlet elini uzatıyor.

 Diğer kesimlere yardım etmeyen, derdini paylaşmayan, ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını elbirliğiyle halletmeyenlerin vebali çok büyüktür.

 Hele hele, böyle bir bencillik  ve bireysellik ne islam’la, ne insanlıkla, ne de bizim geleneklerimizle asla bağdaşmaz.

  Bir de bencil, sadist, obur, ekabir üst kaymakçı tabakası vardır ki; bunlar toplumdan kopuk bir şekilde şaşalı bir hayat sürdürüyorlar. Ellerindeki, medya ve para gücüyle cambaza bak oynayıp hükümete saldırırlar ve durumun vehametinden(!) dem vururlar.

Genelde vasat bir hayat sürdüren kesimde de şikayet var. Eve et girmediği, gıdalarda azalma olduğu, tatile gidemedikleri, misafir alamadıkları şeklinde sızlanmalar var.

 Bu kesimde şikayetin ana nedeni; yakalanmış bir yaşam ve beslenme statüsündeki düşüşten kaynaklıdır.

 Şükürler olsun, sofralarımızdan aç kalkmıyoruz. Sıkıntı ettiğimiz konu; peynirin bire düşmesi, yanında zeytin ve reçel ile kahvaltı yapmış olmamızdır.

 Sofralarda pastırma, sucuk, bal, kaşar peyniri, tereyağ eksilmiş olabilir; ama şükürler olsun ölmeyiz.

 Bu zamanların da geçeceğine inanır,  darlıkta idare eder, varlıkta hakkını veririz.

 Bu şartlarda, devlet kurumlarında israfların önüne geçilmeli,  harcamalar vasat aile düzeyinde olmalıdır.

 Açgözlü bir toplum olduk vesselam.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.