YOKSULLAR VEZENGİNLER ÜLKESİ MİYİZ?  

Yayınlama: 13.05.2024
A+
A-

Zenginlik ve fakirlik kavramları daha ziyade toplumumuzda maddi imkanlar üzerinden değerlendirilen kavramlardır.

Buna göre günlük ihtiyaçlarını (Yeme, içme, beslenme, giyinme, ısınma, sağlık harcamalarını karşılama) başkasına muhtaç olmadan karşılayan ve bu konuda başkasına ihtiyacı olmayan insanlar zengin insanlar sayılır. Bu imkanlar ihtiyacının çok üzerinde ise bu insanlar çok zengin insanlardır.

Buna karşılık günlük ihtiyaçlarını karşılamada zorluk çeken insanlar ise muhtaç ya da yoksul olarak değerlendirilen insanlar olup bu insanlar ihtiyaçlarını karşılamada devlet kurumları, sivil hayır kurumları ya da hayır sahibi zengin şahısların yardımına ihtiyacı olan insanlardır.

2000’li yıllardan sonra ülkemiz ekonomik, sosyal, bayındırlık, sanayi ve diğer alanlarda hızlı bir kalkınma sürecine girdi. Aynı zamanda teknoloji, sosyal medya ve bunların kullanımının da artması ile ciddi bir tüketim alışkanlığı da hayatın her alanına yayıldı.

Buna karşılık tasarruf etme ve israfı önleme konusunda kaygı verici bir vurdumduymazlık, kaygısızlık ve lakayıtlık başladı. Toplumun önemli bir kesiminde gücünün üzerinde harcama yapma, başkalarına görünür olmak için hayatını düzenleme merakı da insanlarımızı sınırsız harcama alışkanlığına sürükledi.

Bugün gelinen noktada ülkemizde aşırı zenginlik, harcamasının sınırı olmayan ve aşırı fakirlik temel ihtiyaçlarını karşılamada zorlanan, sadakaya, zekata muhtaç toplum kesimi ortaya çıktı.

BugünSosyal Dayanışma Vakfı’ndan yardım alan ya da sayıları her gün artan insani yardım kurumlarından yardım alarak hayatını devam ettirmeye çalışan fakir fukara milyonlarca insanımız var ise yoksulu oldukça fazla olan yoksullar, fakirler ülkesi olmuşuz demektir.

Buna karşılık harcamasının hesabını bilmeyen, lüks içinde yaşayan, kazandığının sahibinin yaratan değil kendisi olduğunu zannedip sınırsız ve hesapsız harcamalar yapan bir toplum kesimimiz de var. Bunların durumuna bakarsak ülkemiz zenginler ülkesi diye bir tanım kullanabiliriz.

Bizim inancımıza göre helalinden, harama bulaşmadan, kul hakkına girmeden çalışıp kazanmak ana prensiptir. Bu şartlarda çalışıp asgari bir hayat yaşamak kınanacak bir durum değildir.  Merhum Mehmet Akif Ersoy’un tabiriyle

Kim çalışıp kazanmazsa bir ekmek parası

Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası

İnsanın illaki helal olan alanlarda çalışıp kazanması veya kendisinin, ailesinin ihtiyaçlarını karşılayıp muhtaçlık çekmemesi temel düsturdur.

Ne yazık ki erdemli bir insan ve erdemli bir toplum hayatını tesis etme konusunda toplum ve devlet olarak ihmal ve eksikliklerimiz bugün aşırı zenginlerin ve aşırı fakirlerin (Turgut Özal’ın orta direğine el Fatiha) aynı toplumda, aynı şehirde ama ayrı mahallelerde birlikte yaşadığı bir toplum haline geldik.

Ne edip etmeli zenginlerimizi zenginliğini toplum yararına harcayan (Yatırımlarla) onlarla yakın olan insanlar haline getirmeli, yoksullarımızı da çalışıp kazanan yardıma (Zekata, sadakaya) muhtaç olmayıp elinin, gücünün kazandığı ile hayata tutunan insanlar haline getirmeliyiz.Özürlülerimizi, akıl yoksunlarımızı ve hastalarımızı da her zaman koruyup kollayarak.

Unutmayalım devletten ve özel kurumlardan yardım alan insanlar çoğalıyor ise o ülke uzaya da gitse, atom bombası da yapsa fakirler ülkesidir.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.