BÜROKRATİK ANLAYIŞ DEĞİŞMİYOR

Ülkemizde Cumhuriyet idaremiz kurulalı bir yıl sonra 100 yıl olacak. Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından 1950’ye kadar tek parti yönetimi vardı ve koyu bir devletçilik anlayışı ülkeye hakimdi. Yani sivil insiyatif ve özel teşebbüse yer verilmemiş, tüm hizmetler devlet ve devlet görevlileri tarafından yerine getirilmeye çalışılmıştır. Yolları, köprüleri, fabrikaları devlet yaparokulları, spor sahalarını, limanları, havaalanlarını yani […]

Yayınlama: 04.10.2022
A+
A-

Ülkemizde Cumhuriyet idaremiz kurulalı bir yıl sonra 100 yıl olacak.

Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından 1950’ye kadar tek parti yönetimi vardı ve koyu bir devletçilik anlayışı ülkeye hakimdi. Yani sivil insiyatif ve özel teşebbüse yer verilmemiş, tüm hizmetler devlet ve devlet görevlileri tarafından yerine getirilmeye çalışılmıştır.

Yolları, köprüleri, fabrikaları devlet yaparokulları, spor sahalarını, limanları, havaalanlarını yani bilumum hizmetleri devlet kendisi yapar, hem özel teşebbüsün kuruluşu düşünülmez ve ona güvenilmezdi de. Ankara eski valilerinden Nevzat Tandoğan’ın “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz.”Sözü birçok insan tarafından hatırlanan bir sözdür.

1950’li yıllarda ülkemizde çok partili hayata geçildi. Siyasette çoğulculuk anlayışı yaşanır hale geldi. 1961 Anayasası ile de temel hak ve hürriyetlerde bir gelişme oldu. Buna bağlı olarak sivil düşünme ve özel teşebbüs yavaş da olsa gelişmeye başladı. Bunun devamında kamunun denetiminde ama; ondan bağımsız sendikalar,vakıflar, dernekler, kulüpler, odalar, cemiyetler kurulmaya ve faaliyet göstermeye başladılar.

1970’li, 1980’live 2000’li yıllarda bu çalışmalar hızlandı. Eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın hür teşebbüsün önünü açan icraatları, eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın garson devlet anlayışı ile devleti millete hizmet eden ama; değer veren uygulamaları ülkemizde özel teşebbüs ve sivil çalışmalara cesaret verdi.

Ülkemizde büyük atılım ve hizmetlerin yapıldığı AK Parti iktidarının ilk yıllarında Avrupa Birliği’ne girmeyi de planlayarak birçok hukuki düzenlemeler yapıldı, kurullar oluşturuldu, çalışmalara başladı.

Bunlardan biri de il ve ilçe insan hakları kurulları ile bu kurula sivil kurumların alınması. Özellikle insan hakları ile ilgili faaliyet gösteren kurumların girmeleri gerekliyken 2000’li yıllardan sonraki yıllarda bu kurumların müracaatları “Yeterli üyemiz var” cevabı ile kabul edilmemişti.

Geçenlerde insan hakları ile ilgili faaliyetleri olan bir kuruma Kayseri Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu başkanı vali yardımcımızın il insan haklarına giriş müracaatına “Yeterli üyemiz var” cevabını gördüm. İlgili yönetmelikte sivil kurumlardan en az 3 üye alınır şartına rağmen sivil bir kurumun müracaatına yeterli üyemiz var cevabının verilmesi şunu ortaya koyuyor. Ne yazık ki bürokratik anlayışta değişen bir şey yok, hâlâ sivile güvenmiyor, hâlâ sivili tehlikeli görüyor.Ne yaparsa devlet yapar anlayışını bir türlü bırakamıyor.

Bilmiyorum bu anlayıştaki bürokratlar nerede kim tarafından yetiştiriliyor. Bilen varsa söylesin.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.