BÜYÜK İMAM

BÜYÜK İMAM Ürdün’de 2017’de yapılan bir araştırmaya göre dünyada yaşayan tüm insanların %24’ü Müslüman. Bu da 1,84 milyar kişiye tekabül ediyor. Yani dünyanın 7’de 1’i Müslüman. Bu Müslümanların % 90’ı Sünnî, % 9,5’i Şîî, % 0,5’i İbâzî olarak tasnif edilmektedir. Toplamda %90 olarak verilen Sünnîler fıkıh mezheplerine göre Hanefi %45, Şâfiî %28, Mâlikî %15 ve […]

Yayınlama: 22.01.2023
A+
A-

BÜYÜK İMAM Ürdün’de 2017’de yapılan bir araştırmaya göre dünyada yaşayan tüm insanların %24’ü Müslüman. Bu da 1,84 milyar kişiye tekabül ediyor. Yani dünyanın 7’de 1’i Müslüman. Bu Müslümanların % 90’ı Sünnî, % 9,5’i Şîî, % 0,5’i İbâzî olarak tasnif edilmektedir. Toplamda %90 olarak verilen Sünnîler fıkıh mezheplerine göre Hanefi %45, Şâfiî %28, Mâlikî %15 ve Hanbelî %2 oranlarında müntesibe sahip gösterilmektedir. (Arıkan, 2018) Bu yazıda dünyadaki Müslüman nüfusunun neredeyse yarısının kendini bağlı kabul ettiği mezhep olan Hanefiliğin kurucusu kabul edilen İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi daha yakından tanımaya çalışacağız. Asıl ismi Numan bin Sabit. Sabit oğlu Numan manasına geliyor. Numan’ın kelime manası da “bedeni ayakta tutan kan” demektir. (Güzel, 2008) İmam-ı Azam ona verilmiş bir lakaptır ve “Büyük İmam” demektir. Ebu Hanife ise “Hanifliğin Babası” demek. Hz. İbrahim’e gönderilmiş özel bir din olan ve tek tanrıya inanmayı, toplumdaki kötü adetlerden uzak kalmayı esas alan bir din olan Hanifliği yani İslam’ın İslam olmadan önceki halini o kadar güzel yaşamış ki sevenleri tarafından ona böyle bir isim takılmıştır. İmam-ı Azam hicri 80 Miladi 699 yılında Kufe’de dünyaya geldi. Hicri 150, Miladi 767 yılında Bağdat’da vefat etti. Onun nasıl bir insan olduğunu anlamak için ailesine müracaat etmek gerekiyor. Babası Sabit hakkında şöyle bir olay anlatılır: “Sabit, bir gün gençliğinde dere kenarında abdest almakta iken akarsu, bir elmayı önüne kadar getirir. Sabit bu elmayı alır ve ısırır fakat o anda duraklar, elma kendi malı olmadığı için ısırmaması gerektiğini düşünür, çok üzülür ve şöyle der: – Eyvah ben ne yaptım? Hakkım olmadığı halde, bir başkasının malı olan elmadan tat aldım, haram girdi boğazıma. Sahibini bulup helallik istemeliyim. Daha sonra elmanın sahibini aramaya koyulur. Elmayı getiren ırmağın başına doğru yürür ve az ileride dalları suya sarkmış bir elma ağacı görür. Bu elma ağacının sahibini bulur ve ona şöyle der: – Az ileride suyun getirdiği şu elmayı bilmeyerek alıp dişledim. Onun suyundan tat aldım. Sonra aklım başıma geldi ve buraya geldim, elma senindir. Al elmanı ve Allah rızası için hakkını helal et. Adam dindar bir kişidir ve onun bu davranışını takdir eder. Sabit’in helal haram konusuna bu denli dikkat etmesi onun çok hoşuna gider. Fakat hakkımı helal etmem der. Sabit: – Ne olur hakkını helal et, helal etmen için ne istersen yaparım. – Peki öyleyse der elma sahibi. Bahçemde çalışacak ve bana yedi yıl hizmet edeceksin, o zaman bir düşünürüz. – Hay hay der Sabit. Ve canla başla tam yedi yıl onun hizmetinde çalışır. Sonra yanına varıp şöyle der: – İşte tam yedi yıl hizmet ettim sana, hadi hakkını helal et. – Hayır der yine elma sahibi. Bir kızım var onunla evlenirsen helal ederim hakkımı. – Peki evlenirim sen hakkını helal et ama. – Kızımın eli ayağı tutmaz, gözleri görmez, kulağı işitmez, iyi düşün ve karar ver. – Peki kul hakkyla gitmektense, peki razı oldum, sen yeter ki hakkını helal et. Düğün olur. Sabit gerdek gecesinde gelini görünce şaşırır, hiç babasının dediği gibi değildir, sapasağlam bir kızdır. Hemen odadan fırlar ve kayınpederini bulur: – Bunda bir yanlışlık olacak. Kızın için bana eli ayağı tutmaz, kör ve sağır demiştin. Yanlışlık yok der ve şöyle açıklar: – Kızım için sana eli ayağı tutmaz demiştim. Kızım kendisinin olmayan hiçbir şeyi tutmamış, dinin yasak ettiği hiçbir yere gitmemiştir. Kördür demiştim. Gözü hiç namahreme bakmamıştır. Sağırdır demiştim. Haram olan şeyleri de dinlememiştir. “İşte bu evlilikten İmam-ı Azam dünyaya gelmiştir. Bahçe sahibi Sabit’in haramdan şiddetle sakınma duygusunu (vera) görünce kızını vermek istemiş fakat kızı küçük olduğundan, kızının evlilik yaşına gelebilmesi için yedi yıl hizmet etmek şartını getirmiştir.” Bu evlilikten dünyaya gelen Numan bir gün annesine şöyle bir soru sorar: – Anne! Ben neden yedi yaşımda hafız oldum. Dünyaya neden hafız-ı kelam olarak gelmedim? Annesi nükteli bir şekilde ona şöyle cevap verir: – Oğlum! Eğer baban o suda bulduğu elmayı dişlememiş olsaydı, sen dünyaya hafız olarak gelirdin. Fakat babanın dişlerine sürülen o haram su, senin hafız olmanı yedi yıl geciktirdi… İşte İmam-ı Azam böyle bir aileden geliyor. Kaynakça Arıkan, A. (2018). İslam Dünyasında Mezhep Haritası ve Nüfus Dağılımı. Journal of İslamic Research, 351. Güzel, R. (2008). İmamı Azam Ebu Hanifenin Hayatı ve Menkıbeleri. İstanbul: Çelik Yayınevi

REKLAM ALANI
Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.