Son zamanlarda benzer konular üzerinde yazı kalem aldığımın farkındayım. Dünyanın en büyük deprem afetlerini yaşıyoruz; ülke olarak hep beraber seferber olduk. Nice canlar gitti, niceleri yaralandı, nice ailelerin ocağına ateş düştü, göçebe durumuna düştüler. Ekonomik sıkıntılarla mücadele etmeye çalışan devletimize de ek külfetler geldi. Cana geleceğine mala gelsin diyoruz; doğrusu da bu; fakat bir yerde […]
Son zamanlarda benzer konular üzerinde yazı kalem aldığımın farkındayım.
Dünyanın en büyük deprem afetlerini yaşıyoruz; ülke olarak hep beraber seferber olduk.
Nice canlar gitti, niceleri yaralandı, nice ailelerin ocağına ateş düştü, göçebe durumuna düştüler.
Ekonomik sıkıntılarla mücadele etmeye çalışan devletimize de ek külfetler geldi.
Cana geleceğine mala gelsin diyoruz; doğrusu da bu; fakat bir yerde mal da canın yongasıdır.
Deprem önlemlerinden kaynaklı tüm eksiklikleri, hataları dinimize yükleyen etkili ve güçlü bir muhalefet kitlesi var.
“Akıl ve bilimle çözeceğiz ‘ dediklerinde, kesinlikle dışladıkları dindir; din derken de direkt İslam dinini hedef alıyorlar.
Gerçekten, dini bilmeyen bir kesimin gerek bilmeyerek, gerek kasıtlı olarak ve gerekirse kimi dindar yaşantı görüntüsü verenlerin davranışlarına karşı bir tepki olarak, dini hedef aldıkları da bir gerçektir.
Depremin ilk gününden itibaren, dine bu kadar çok saldırılmasına bir anlam veremiyorum.
Ölümün ve ahiretin olduğu bir gerçeklik karşısında, bu kesimin davranışlarına gerçekten üzülüyorum.
Müslümanlıkla, adaletle, güvenle yoğrulmuş bir ülkede; ne oldu da bu insanlar; özellikle pozitif ilimlerde kariyer yapmış olanlar dine karşı hem mesafeliler, hem de şiddetli tepkililer?
Dinin öğretilerinin bilinmediğinden, incelenmediğinden; en önemlisi de ön yargılı davranıldığından ileri geliyor. Dini bir davranış veya bir söylem duyduklarında, gördüklerinde hazmedemiyorlar.
En az, karşı çıkanlar kadar, hatta daha da fazla oranda, dini sahiplenenlerin, yaşamaya çalışanların, hatta temsil ettiğini zannedenlerin de; bu dine ne kadar mesafeli oldukları bir gerçektir.
Şekilci, ritüelci, sloganik, hoş görüden uzak, yüzeyselci ve birbirleri ile didişen kesimin dine verdikleri zarar; dine karşı önyargılı, mesafeli ve saldırgan kesimin artmasına sebep olmaları affedilecek bir durum değildir.
Bilginle, ilminle, yaşantınla, hoşgörünle, sözünle; bir müslüman olarak güven vermiyorsan, güvenilir olmuyorsan yere batsın senin islamlığın.
İslam büyük depreme maruz kalmış, faylar kırılmış, özden sapılmış; hedef haline gelmiştir.
Bu faylanmaya karşı kuvvetlice silkelenip, önlem almazsak, ayağa kalkmazsak, başta evlatlarımız, gençlerimiz , toplumumuz ve tüm insanlık karanlık bir aleme sürüklenmeye devam edecektir ne yazık ki.
Dikkat ederseniz, cumhuriyetin bir kurumu olan Diyanetin fetvaları karşısında bile şiddetli saldırıya geçiyorlar, hücum ediyorlar.
Tek çare müslümanlarda! Öncelikle bunların tam iman etmeleri, İslami hakkıyla öğrenmeleri, yaşantılarına yansıtmaları tek çözüm olacaktır.
Bir de İslamı kötü temsil eden, itici, kırıcı, cahil, ekabir kişilere de dur denilmeli, fırsat verilmemelidir.