ZAMAN GEÇER, ÖMÜR BİTER

Yıllar önce, kulaklık kulaklarında disko müzik dinleyen birine , ne anlıyorsun bundan tik tak tik tak…  Onun yerine halk müziği,  sanat müziği dinlesene dediğimde; Niye moralimi bozacak müzik dinleyeyim? Ölümü, hayatın çilesini, yaşanmış kötü anları, tükenen ömrü hatırlatan müzikleri niye dinleyeyim demişti.  Aslında, gerçekleri öğrenmekten, hatırlamaktan bir kaçıştı O’nun yaptığı.  Zaten, özellikle sanat ve halk […]

Yayınlama: 03.07.2023
A+
A-

Yıllar önce, kulaklık kulaklarında disko müzik dinleyen birine , ne anlıyorsun bundan tik tak tik tak…

 Onun yerine halk müziği,  sanat müziği dinlesene dediğimde; Niye moralimi bozacak müzik dinleyeyim? Ölümü, hayatın çilesini, yaşanmış kötü anları, tükenen ömrü hatırlatan müzikleri niye dinleyeyim demişti.

 Aslında, gerçekleri öğrenmekten, hatırlamaktan bir kaçıştı O’nun yaptığı.

 Zaten, özellikle sanat ve halk müziği yaşanmış  acı tatlı, hüzünlü, heyecanlı, sevinçli anları ; genellikle de acı hatıraları konu edinir.

 ” Baharı beklerken ömrüm kış oldu. Maziye bir bakıver neler neler bıraktık. Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç. Madem soysuz bende gönlün yok idi, neden doğru yoldan şaşırdın beni ? Hastane önünde incir ağacı, doktor bulamadı bana ilacı” ve yüzlerce buna benzer konuların işlendiği müzikleri dinlemek herkes için kolay olmuyor.

 Yazılan bu eserler durduk yerde yazılmış değil. Yaşanmışlıklar  yazıya dökülmüş, dile getirilmiştir.

 Her bir söz insanı alıp sonsuza götürür. Her bir mana bir deryadır, bir öğüt, nasihattir.

Öyle ya, Her sıkıntılı ve sevinçli an, acısıyla, tatlısıyla bir gün muhakkak geçecek, elbette ki ömür boyu silinmeyen izler bırakacaktır.

 Sıkıntılar, kaygılar, hüzünlü anlar geçtiği gibi, beklenen heyecanlı, ümit dolu günler de bir bir geliyor, kısa sürede pır diye uçup gidiyor.

 Bayramı beklersiniz, bir heyecanla memlekete gidersiniz; yakınları, eşi, dostu görür mutlu olursunuz ,  hasbihal edersiniz. Bir de bakarsınız ki dönüş yolculuğu başlar…

 Okulunuz biter, mezun olursunuz, emekli olur evladınızın yuvasını kurarsınız, tatlı, heyecanlı düğün gününü ve telaşesini yaşarsınız.

 Birde bakarsınız ki, koskoca zannettiğiniz; aslında kısacık ömrünüz akıp gitmiş, güneşin altında eriyip akan bir kara dönmüştür.

  Beklenti fazla, emel uzun ; fakat ömür kifayet etmez.

 Ya hayıflanma, keşke, eyvahlarla dövunür durur; ya da yapılan bunca güzelliklerle, iyi yaşanmış bir ömürle gurur duyar : daha fazla yapamadığı iyi işlerden dolayı içinizde ukde kalır.

 “Bir yer ki , sevenden sevilenden eser yok,” ya da Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiiri  dünya hayatını ve muhakkak yaşanılacak sonu çok güzel bir şekilde özetlemektedir.

Dünyaya  kendi irademiz dışında geldiğimizi, kısa süre sonra ebedi yurda gideceğimizi  düşünerek; güzel işler yapmalı, ahirette güzel bir yurt kazanmak için çabalamalı, keşkelerle, eyvahlarla kahreden bir yolculuğa çıkmamalı.

 Bu dünyada bir misafir gibi kalmalı, göbekten bağlanmadan bir hayat yaşamalı! İnsanlarla iyi geçinmeli. İncinmemeli, incitmemeli!

 Zira,” ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu” derken şair; biz de,” Bir göz yumup açmış gibi” diyen diğer bİr şairin dizeleri ile cevap veriyoruz.

 

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.