Düşünmenin farz olduğunu birçok makalemde belirttim. Müslümanca bir duruş için Müslümanca düşünüş elbette. Türkiye medyasını takip ettiğim gibi küresel medyayı da takip etmeye gayret ediyorum. Türkiye seçimlere gidiyor. Ama küresel güçlerin ifadesiyle “bu sıradan bir seçim değil.” Bu nedenle 14 Mayıs seçimlerinin ve sonuçlarının iyi okunması gerekmektedir. Bir bakış açısı kazandıracağı ümidiyle;Şarkul Avsat gazetesinden Hüseyin […]
Düşünmenin farz olduğunu birçok makalemde belirttim. Müslümanca bir duruş için Müslümanca düşünüş elbette. Türkiye medyasını takip ettiğim gibi küresel medyayı da takip etmeye gayret ediyorum. Türkiye seçimlere gidiyor. Ama küresel güçlerin ifadesiyle “bu sıradan bir seçim değil.” Bu nedenle 14 Mayıs seçimlerinin ve sonuçlarının iyi okunması gerekmektedir. Bir bakış açısı kazandıracağı ümidiyle;Şarkul Avsat gazetesinden Hüseyin Şubukşi’nin “Sudan ve İsrail: Gizemli dosya!” isimli makalesinin üzerinden 14 Mayıs seçimlerini bir kez daha okuyalım/değerlendirelim dedim.
“Sudan’da kanlı olaylar devam ediyor. Birçok kişinin Sudan sahnesini analiz etme ve -etkileri ve güçleri gizlenemese de- doğrudan müdahil olmayan taraf ve güçlerin rolünü öğrenme çabasıyla birlikte, İsrail’in o sahnedeki rolünü okumaya çalışmak ve bu rolün tarihsel boyutunu bilmek doğal hale geliyor.
Afrika kıtasındaki Nil Nehri havzasında yer alan ülkelerin, çeşitli vesilelerle ifade edildiği gibi “İsrail ulusal güvenliği için gerekli ve önemli” görüldüğü, İsrail stratejisinin herhangi bir takipçisi için bir sır değil. Bu, elbette örneğin İsrail ile Etiyopya arasındaki önemli ve derin iş birliğinin en önemli nedenlerinden biri.
Sudan kuruluşundan itibaren İsrail’in ilgisini çekti. 1954 yılında Sudan’ın bağımsızlığını resmen ilan etmesinden önce İsrail hükümetinden bir heyet Sudanlı “Ümmet” Partisi’nden bir heyet ile görüşmüştü. İsrail merkezli Haaretz gazetesinde istihbarat ilişkileri analisti Yossi Melman’a göre İsrail, bağımsızlığının ardından Sudan ile güçlü bir ilişki koordine etmeye başladı ve ona yönelik bir destek politikası hazırladı. Melman’a göre General İbrahim Abbud’un 1958 yılındaki darbesinden sonra tüm bunlar yerle bir oldu ve Nasırcı eksene katılmasıyla birlikte Sudan İsrail’in düşmanlarından biri haline geldi.
Yossi Melman’ın anlattığına göre İsrail bu aşamada Sudan’dan intikam almaya karar verdi. “Düşmanımın düşmanı dostumdur ” kuralına uyarak geçen yüzyılın altmışlı yıllarının başlarında, Güney Sudan’da General Joseph Lagu liderliğindeki isyana tam askeri ve mali destek vermek gibi stratejik bir karar aldı. Ekim 2015’te Tel Aviv’deki askeri sansür, Mossad’ın Sudan’ı bölmeye ve ayrılan Güney devletinin askeri ve ekonomik gücünü inşa etmeye yönelik müdahalesinin ayrıntılarını içeren bir İsrailli kitabının yayınlanmasına izin verdi.
“Güney Sudan’daki Mossad Misyonu” başlıklı kitap, Güney Sudan’ın 2011’deki “bağımsızlığına” giden süreçte bir Mossad subayı olan David Ben Uziel’in ayrılıkçıları eğitip silahlandırmaktaki rolü anlatılıyor ve bu, “İsrail için bir kazanım ve Mossad için özel bir başarı” olarak kabul ediliyor.
İsrail, Sudan’ı özel çözüm gerektiren “zorlu bir düğüm” olarak gördü. Bilhassa Arap ve Müslüman kuzey ile Hristiyan güney arasında dağılmış çok sayıda din ve etnik kökenden oluşması İsrail’e göre onu bölme sürecini kolaylaştırıyordu. Nitekim eski İsrail başbakanı Golda Meir bu ülke üzerinde çalışmaya karar vermiş, Güneylilerin Tel Aviv’e yaptığı ve 40 yıl sonra gelen başarı ile taçlandırılan yardım talebini onaylamıştı.
Kitap, Güney Sudan’ın İsrail büyükelçisinin Aralık 2014’te İsrail cumhurbaşkanı ReuvenRivlin’e güven mektubunu sunarken söylediği; “Güney Sudan sizin sayenizde kuruldu. Güney, İsrail Devleti ve General John sayesinde doğdu” sözlerini de belgeliyor. Kitaba göre General John, Güney Sudan ordusunu kuran, silahlanmasını ve eğitimini denetleyen “Tarzan” kod adlı David Ben Uziel’in Sudan’da bilinen adıdır.
Kitap, ayrılıkçı “Anya-Nya” Hareketinin 1955-1972’deki ilk Sudan iç savaşı sırasında kurulduğunu doğruluyor. Hareket, ayrılıkçılara askeri ve örgütsel danışmanlık sağlamakta önemli bir rol oynayan Tarzan liderliğindeki 3 Mossad subayı sayesinde güçlü bir orduya dönüşüyor. Bu 3 subaydan biri olan Eli Cohen ile “Charlie” kod adlı üçüncüsü, ayrılıkçılara siyasi danışmanlık yapıyorlar.
Kitap, üç subayın oynadığı rolle ilgili olarak, Güneylilere silah temin etmenin yanı sıra ordunun nasıl kurulacağı, askeri birliklere nasıl bölüneceği konusunda eğitim verdiklerini ortaya koyuyor.
Sudan ile ilişkiler 1977-1980 yıllarında Sudan devlet başkanı Cafer Numeyri’nin Etiyopyalı Yahudilerin (Falaşalar) İsrail’e göçünü kolaylaştırmasıyla yeni bir yön aldı. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yahudi örgütlerinden biri, İsrail’e göç sürecini kolaylaştırması için Cafer Numeyri’ye 30 milyon dolar ödedi.
Bu dönemde devlet başkanı Numeyri, önde gelen bir İsrailli yetkili (daha sonra başbakan olan) Ariel Şaron ile bir araya geldi. Daha sonra rejimi, Etiyopyalı Yahudileri (Falaşalar) Sudan üzerinden İsrail’e nakleden “Musa Operasyonu”na dahil oldu. Yossi Melman’a göre Numeyri, İsrailli işadamı Yaakov Nimrodi (Irak kökenli silah tüccarı ve istihbarat görevlisi) ve Mossad yetkilisi David Kimhi’nin yardımıyla, 1981’de Kenya’da eski İsrail güvenlik bakanı Ariel Şaron ile gizlice görüştü.
İsrail daha sonra Abdulfettah el-Burhan ve Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile de temasa geçti ve farklı bilgilere göre Daklu İsrail’i gizlice ziyaret etti. Sudan’ın bölünmesi, İsrail’in hedeflerinden biri ve amacı da Mısır’ı arka sınırlarından tehdit etmek. Sudan’daki güncel olaylarda İsrail’in adı geçmese de bu, özellikle Sudan’daki tarihi dikkatlice okunduğunda, parmak izlerinin olmadığı anlamına gelmez.”
Fırat ve Nil nehri arası; İsrail’in hayali…