ÇEVREYİ KİMLER KORUSUN?

Çevre deyince aklımıza insan, hayvan, canlı cansız tüm varlıkların bulunduğu, yaşadığı yeryüzü gelir. Şöyle bir özdeyiş var diye hatırlıyorum “Dünya insan için; insan da ahiret için vardır.” Yani yeryüzünün canlı cansız tüm nimetleri insanlar kullansın, yararlansın diye yaratılmış onun hizmetine sunulmuştur. İnsanoğlu ise ölümlü bir varlık olarak yaratılmış ve bu dünya hayatını tamamlayıp ölünce ahiret […]

Yayınlama: 26.09.2023
A+
A-

Çevre deyince aklımıza insan, hayvan, canlı cansız tüm varlıkların bulunduğu, yaşadığı yeryüzü gelir.

Şöyle bir özdeyiş var diye hatırlıyorum “Dünya insan için; insan da ahiret için vardır.” Yani yeryüzünün canlı cansız tüm nimetleri insanlar kullansın, yararlansın diye yaratılmış onun hizmetine sunulmuştur. İnsanoğlu ise ölümlü bir varlık olarak yaratılmış ve bu dünya hayatını tamamlayıp ölünce ahiret alemine gidecek ve ebedi hayatını orada devam ettirecektir. Aynı zamanda dünya hayatı öbür dünyaya azık hazırlama yeridir de.

Çevre dediğimiz yeryüzü ve bedenimiz Allah’ın bize korumamız ve meşru şekilde kullanmamız için verdiği nimetlerdir. Bu nimetlerin sahibi Allah olup bize emanet olduğu, bizden sonraki nesillerin haklarının da olduğu için bu nimetleri titizlikle korumalı ve bizden sonrakilere miras olarak bırakmalıyız.

Dağlar, ovalar, ırmaklar tertemiz, hor hakir kullanılmadan, kirletilmeden kullanalım diye bize emanettir. Denizlerimiz, göllerimiz, tertemiz kullanalım ve tertemiz bizden sonrakilere bırakalım diye bizlere emanet edilen nimetlerdir.

Ne yazık ki insanoğlu Allah’ın kendisine emanet ettiği çevreye karşı çok hoyrat ve vahşi bir yaklaşım içinde ona ihanet etmektedir. Atmosfere salınan zehirli gazlar sebebiyle meydana gelen iklim değişikliği ve küresel ısınma sebebi ile göllerimiz, ırmaklarımız, pınarlarımız kurumaya başladı. Çöl alanlar hızla artarken ülkelerin içinde ve ülkeler arasında göç olayları yaşanmaya başladı.

Zararlı atıkları hoyratça tabiata bıraktığımız için denizlerimiz, göllerimiz, ırmaklarımız kirlendi. Balıklar başta olmak üzere canlı yaşamaz hale geldi. Her yıl dünyanın birçok ülkesinde göllerde, ırmaklarda, denizlerde dip temizliği yapma mecburiyeti ortaya çıktı.

İnsanımız çevreye karşı o kadar duyarsız hale geldi ki caddelerimiz, sokaklarımız, temizlik araçlarının giremediği bölümleri şişe, cam,kuruyemiş, meyve ve diğer atıkların yığıldığı mezbelelik yerler haline geldi. İnsan kendine soramadan edemiyor, tertemiz olması gereken çevremizi parkta, bahçede tükettiği her şeyi yanı başında çöp kutuları var olduğu halde çevreye saçan bu insanlar nereden geldi, bunları kim eğitti, bunlara çevre görgüsü öğreten aileleri yok mu? Milli Eğitim Bakanlığının, Diyanet İşleri Başkanlığınınve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarının aileler ve bu insanlarımız üzerinde hiç etkisi yok mu?

Gerçekten insan merak ediyor. Zehirli atıklarla ırmakları, gölleri, denizleri zehirleyen sanayicilerimizi parkları, sokakları, caddeleri, mesire alanlarını atıklarıyla kirleten insanlarımızı, her şeyi kirletmeyi hak görüp korumayı düşünmeyen sorumsuz insanlarımızı kim yetiştirdi, bilen varsa söylesin biz de bilelim.

Ne edip etmeli kendimize gelip biz nereye gidiyoruz diye silkinip bize emanet edilen çevremizi kirletmeden korumak için çözümler üretmeliyiz.

Devlet, millet, sivil toplum, yerel yönetimler el ele vererek, topu taca atmadan, önce ben başlayayım diyerek dayanışma içinde plan, proje çerçevesinde çalışmalara başlamalıyız. Bu konuda tembelliğe, çabayı başkalarından beklemeye asla hakkımız yoktur. El ele gönül gönüle olursak çevremiz Cennetten bir köşe olur, bizden sonrakilere temiz bir çevre bırakırız. Böylece bize emanet edilen çevremizi bizler korumuş oluruz.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.