ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM

Hani insan hayatında pek çok şeyle sürekli karşılaşır da bir süre sonra bu benim heralde kaderim der ve onunla ilgilenmeye başlarya. Benim için de bu Yunus Emre oldu. Önce dizisine bağlandım. Bir diziden ne kadar şey çıkartılabilirse o kadar çıkarttım. Öğretmenlik mesleğini yapmaya başladıktan sonra kendime bir düstur edinmiştim. Öğrencilikten çıkmayacak, zerreden küreye her şeyden […]

Yayınlama: 24.05.2023
A+
A-

Hani insan hayatında pek çok şeyle sürekli karşılaşır da bir süre sonra bu benim heralde kaderim der ve onunla ilgilenmeye başlarya. Benim için de bu Yunus Emre oldu. Önce dizisine bağlandım. Bir diziden ne kadar şey çıkartılabilirse o kadar çıkarttım. Öğretmenlik mesleğini yapmaya başladıktan sonra kendime bir düstur edinmiştim. Öğrencilikten çıkmayacak, zerreden küreye her şeyden bir şeyler öğrenme gayreti içerisinde olacaktım. Bu dizide de bu düstüru devam ettirdim. Sonra doğum günümde bana hediye olarak gelen kitaplardan biri Yunus Emre’yi anlatıyordu. Son olarak da bir yarışma vesilesi ile okuduğum İskender Pala’nın Od kitabının Yunus’u anlattığını kitabı elime alınca öğrendim. Ve bitirdim bu kitabı. İlmin zekatını vermek babından sizlerle bu kitaptan ve Yunus Emre’den öğrendiğim hakikatlerin bir kısmını paylaşmak istiyorum. Öyleyse söze yol verme vakti.

“Her bilenden ziyade bilen bulunur” diyor aşık Yunus. Yani bilgiye, bilme ameliyesine bir had hudud çizilemez. Kişi hiçbir zaman “ben oldum” diyemez. Her zaman olma yolunda olmalıdır. Bileceği en evvel ve mühim şey de haddidir.

Yunus Emre’nin 63 yaşından sonra gözlerinin görmez olduğunu, sünnet olan hayat ömrünü yaşadığını düşündüğünü ve yaklaşık 12 yıl boyunca ama yaşadığını, yolundan gittiği, rehber edindiği Peygamberine olan derin saygısını bu kitaptan öğrendim.

Peygamberimize olan inancımızın gereği olarak daima tekrarladığımız kelime-i şehadetin sonunda yer alan “abduhu ve rasuluhu” ifadesi için “önce kul, sonra rasul”terkibi de takdire şayan. İnsan olarak her şeyin kulluk ile başladığının, peygamber bile olsan kulluktan geçmeden atılan adımların fuzuli olduğunun tezahürü. Kulluğun rıza makamından geçtiğini de hatırlatmakta fayda var. Yani kahrın da hoş lütfun da diyebilmektir kulluk.

“Allah kulunu sevmeseydi, kul Allah’ı sevemezdi.” Diyor Yunus’un od-unlar içinde yanmasına vesile olan mürşidi Tapduk Emre. Yaratılmış olma hali zaten başlı başına bir sevgi göstergesidir. Yaratılmış olmak, önemsenmiş olmak, bu dünyaya her şeyimiz yerli yerinde gelmiş ve o şekilde yaşıyor olmak sevginin, muhabbetin kaynağı değil de nedir? Peki bu dünyada başımıza gelen bela ve musibetler bu sevginin neresinde derseniz, Kalu Bela deriz. Efendimiz bir can ve beden vermeden evvel ruhlar aleminde bizlerden bir söz almıştır. O söz onu inkar etmeyeceğimize dair birbirimize verdiğimiz şahitlikten ibarettir. Sormuş yüce yaradan “Elestu birabbiküm?” Ben sizin rabbiniz değil miyim? Diye. Biz de bela, demişiz. Yani evet sen bizim rabbimizsin diyerek tasdik eylemişiz ve tüm ruhlar da birbirlerinin cevabına şahitlik etmişler. Bizi birbirimize şahitçi kılmış yaradan, huzuruna geldiğimizde herhangi bir bahane öne süremeyelim diye. Biz aslında hem onu dünyada tanıyacağımızı iddia etmiş hem de belaların bizimle olacağını dilimizle itiraf etmişiz. Demek ki Rabbi tanımak beraberinde pek çok belayı yani imtihanı da beraberinde getiriyor. Rabbini tanımayan da belasızlığına müptela bir vaziyette kendini kazançlı zannediyor. Çetin yollar geçeceksin ki vardığın yerin bir kıymeti harbiyesi olsun.

Mevlana ile Yunus Emre’nin karşılaşmalarından birinde Yunus, Hüdavendigar’dan şu dizeyi öğreniyor: “Allah’a karşı tam kul olmak, varlığa karşı tam hür olmaktır.” Hürriyetin tarifini yüzyıllar öncesinden bize veriyor bu tarifle.  Bu dünyada benim diyebileceğin hiçbir şeyin olmadığını, her şeyin sana bahşedilmiş ve kısa süreliğine iyi değerlendirmen için emanet edilmiş birer rehin konumunda olduğunu, her şeyin sahibi olana hürmet ettiğin ve haddini bildiğin ölçüde dünyada pek çok özgürlüklerin önüne açılacağını söylüyor bize. Demek ki her istediğini yapmakla değil, isteme hakkını kendisine verenin istediklerini yapmakla hür hale geliyor biçare insan. Aksi hal tüm varlığa esaretten başka bir şey değil. Efendiye kul, kula hür.

REKLAM ALANI
Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.