İMAMET DEDİK; İYİ Mİ ETTİK!

 Son zamanlarda sosyal medyada, imamların savunma şeklindeki manifestosunu  gördük.   Bayağı hissi, hiddetli, savunmacı; adeta birikmiş bir volkanın patlamasını andırıyordu.  Oysa imamlar sakin, sessiz, mülayim, itidalli, içine atan, titiz, dikkatli ve hassas olarak bilinirler.   Demek ki bu davranışı sergilemeye mecbur kaldılar diye düşünüyorum.  Yıllardır kimi din düşmanları, kimi seküler yaşamı benimseyenler, sapkın mezhepler, radikaller, […]

Yayınlama: 28.09.2022
A+
A-

 Son zamanlarda sosyal medyada, imamların savunma şeklindeki manifestosunu  gördük.
  Bayağı hissi, hiddetli, savunmacı; adeta birikmiş bir volkanın patlamasını andırıyordu.
 Oysa imamlar sakin, sessiz, mülayim, itidalli, içine atan, titiz, dikkatli ve hassas olarak bilinirler.
  Demek ki bu davranışı sergilemeye mecbur kaldılar diye düşünüyorum.
 Yıllardır kimi din düşmanları, kimi seküler yaşamı benimseyenler, sapkın mezhepler, radikaller, aşırıcılar tarafından hedef hâline getirilmiş, baskı altına alınmış, saldırılara maruz kalmışlardır.
 Camiye hapsedilmiş, düşünceden öteye gitmeyen, sadece namaz kıldırma, mevlit okuma,cenaze namazı kıldırma gibi görevlerle sınırlı tutulmaya çalışılmış bir hizmet alanı var.
 Özellikle Ak Parti döneminde imamların hizmeti cami dışına çıkmaya başladı, düşünme ve inanmadan, eyleme geçme gayretleri kimleri tarafından yoğun eleştirilere maruz kaldı.
 Dinin tebliği sadece imamlara has bir sorumluluk değildir. Her müslüman inanma, öğrenme, yaşama, yaşatma, tebliğ etme ile yükümlüdür.
 İmamlar namaz kıldırma memuru değil; başta namaz ibadeti olmak üzere, diğer tüm dini ibadetlerin yaşanmasına, öğrenilmesine, öğretilmesine yardımcı olacak ortamın açık bulunmasına, rahatlıkla ibadet edilmesine, dinî icraatlara uygun ortamı ve şartları hazırlamaya yönelik temel vazifeleri haizdirler.
 Herkesin görevi olmakla beraber, başta  imamların, tebliğ ortamını sadece camilerle sınırlı tutmaları çok yanlıştır.
  Her ne olursa olsun, bir kesimi hariç tutarsak, dinini yaşayan, ya da yaşamayan kesimlerden imamlara, din âlimlerine karşı büyük saygı vardır.
 Bir imamın gerek yasalardan, gerekse taşıdığı misyondan  aldığı güç ve özgüvenle yapacağı tebliğ daha etkin ve kalıcı olacaktır.
 Yani camiye davet daha başarılı ve onurlu bir sonuç ortaya çıkaracaktır.
 Bir satıcı elbette ki müşteri çağıracak iş yerine. Güzel giyinecek, güzel hitabedecek, ürünlerini sergileyecek.
  İmamlar da camiye cemaat kazandırmak için çaba sarf edecek.
  Bizler de arkadaş, dost, ahbap, bizden diyerek; kırılma kaygısı gütmeden uyarılarımızı yapmak zorundayız.
 Başta dediğimiz gibi yıllardır imamlar üzerinde bir baskı vardır.
  Her ne olursa olsun Sosyal medyada dolaşan bu itirazi manifestoyu indi, hamasi ve nefsi olarak değerlendiriyoruz.
 Bu uyarılar daha da motive etmeli, şevke getirmeli, yeni ufuklar açmalıdır. 
Hem şu dünya-ahiret kazanımına götüren ilahi muhataba tabi olmayı kim  istemez:
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmrân sûresi, 104)
  Habîbim! İnsanları Rabb-i Teâlâ’nın yoluna hikmetle (açık delillerle ve güzel vaazlarla) dâvet et. Ve onlarla muhkem ve güzel mukaddimelerle, mülâyim ve tatlı sözlerle mücadele et (ki dâvetin hüsn-i tesir hâsıl etsin).” (Nahl, 16/125).

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.