MEDYANIN ŞİDDET OLAYLARINA VE İNTİHARLARA ETKİSİ

Ülke gündemimizi meşgul eden artarak da meşgul edecekmiş gibi görünen konuların başında; kadına şiddet, sağlık çalışanına şiddet ve intihar konuları gelmektedir.  Peki bu toplumsal olaylara medyanın (tv, gazete) ve sosyal medya araçlarının etkisi ne yönde? Olumlu ya da olumsuz etkileri var mı? Tabiki bu sorular daha önce de sorulmuş. Özellikle yazılı ve görsel medyanın toplumsal […]

Yayınlama: 28.01.2022
A+
A-

Ülke gündemimizi meşgul eden artarak da meşgul edecekmiş gibi görünen konuların başında; kadına şiddet, sağlık çalışanına şiddet ve intihar konuları gelmektedir.  Peki bu toplumsal olaylara medyanın (tv, gazete) ve sosyal medya araçlarının etkisi ne yönde? Olumlu ya da olumsuz etkileri var mı? Tabiki bu sorular daha önce de sorulmuş. Özellikle yazılı ve görsel medyanın toplumsal ve psikolojik etkisi üzerine onlarca bilimsel makaleler yazılmış ve araştırmalar yapılmış. Fakat gazete ve televizyonların bile internetten takip edildiği, sosyal medya hesapları üzerinden kitlelere ulaştığı şu günlerde, medyanın olumsuz etkileri üzerine bir kez daha düşünmemiz gerekmekte. Öyle ki eline telefonu alanın sosyal medya üzerinden yayın yaptığı ve kitlelere ulaştığı bir dönemde artık herkes bir gazeteci, muhabir olmuş.  Habere bu kadar rahat ulaşılması ve internet üzerinden kolaylıkla paylaşılıyor olması, bazı sosyolojik, psikolojik ve hukuki sorunları beraberinde getirmiştir.

İntihar ve şiddet olaylarını konu alan etik kurallara uyulmadan yapılan haberler ve sosyal medya paylaşımları üzerine, kopya intihar ve şiddet olayları gitgide artmıştır. Medya ile intihar olgusuna ilişkin bilinen en eski örnek; Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı kitabının yayınından sonra, kitaptaki kahramanın intihar şekli gibi intiharlar olması üzerine Avrupa genelinde kitap yasaklanmasıdır. Ve de bu olay literatüre “Werther Etkisi” olarak geçmiştir. 80’nli yılların sonlarına doğru Viyana metrosundaki intihar ve girişimlerinin artması yetkililerin dikkatini çekmiş, gazetelerin bu tarz haberlere 6 ay boyunca yer vermemesi üzerine metrodaki intihar vaka sayısı %80 oranında azalmış. Yine aynı şekilde Avustralya’nın Gap bölgesindeki kayalıklarından intihar haberlerinin yasaklanması üzerine kayalıklardan intihar girişimi ciddi oranda azalmış. Bu örnekler de gösteriyor ki medyanın hassas ruhlu kişilerde ve de şiddet eğilimli kişilerde etkisi çok yüksek.

Ülkemize dönecek olursak, kadına yönelik şiddet ve de sağlık çalışanına yönelik şiddet haberlerinde özellikle televizyonlarda kullanılan haber dili ve görsel içerikler ne yazık ki şiddeti teşvik etmekte. Gündüz kuşağı programları,şiddete eğilimli kişilerde şiddeti genelleştirmekte ve görünür hale getirip bilinçaltından yönlendirmektedir. Özellikle görüntü kayıtlarının olduğu gibi verilmesi ve de faillerin “Birazdan elimi kolumu sallayarak arka kapıdan çıkacağım. Bekleyin beni. Çek çek iyi çek beni” gibi sözlerinin olduğu gibi yayınlanması, suçluların gündüz kuşağında programlara çıkarılıp çok normal bir şey yapmışlar gibi günlerce gösterilmesi,suça meyilli olanları teşvik etmektedir. Bu tür haber ve programlar, “Herkes sağlık çalışanına saldırıyor. Boşanmak isteyen karısını öldürüyor bir şey olmuyor.( Bir şey oluyor ama mahkeme ve hapishane boyutu, failin pişmanlıkları haber edilmediği için haber değeri taşımadığı için işin o kısımları zihinlerden es geçiriliyor.)  Sevgilini yüksek kattan atınca polis olayı çözemiyor demek ki. Güpegündüz sokak ortasında da hırsızlık oluyormuş. 14 yaşında da suç makinası olunuyormuş” gibi algıların oluşmasına neden oluyor. Tüm bunlar da toplumun emniyet birimlerine olan saygısını ve adli birimlere olan güvenini olumsuz yönde etkiliyor. Haber sunucularının reyting uğruna yaptığı haber önü ve sonu yorumlarıyla konuyu iyice dramatize etmeleri ve de “yine, ne yazık ki, bir kadın/sağlık çalışanı daha “şeklinde habere giriş yapmaları, şiddet algısını toplumda normalleştirmektedir. Bu konuda medya kuruluşunda haberi yazandan sunana kadar geçen süreçteki kişilere büyük sorumluluklar düşmektedir.

İntihar olaylarına gelecek olursak, özellikle sosyal medyada intihar eden kişinin geride bıraktığı mektubun/videonun olduğu gibi yayınlanması gençler tarafından intihar davranışını çekici hale getirmektedir. Medya tarafından dramatize edilerek paylaşılması davranışın pekiştirilmesine ve de yaygınlaşmasına neden olmaktadır. İntihar eylemi toplumsal boyutlar taşımaktadır ve etkisi bulaşıcıdır. Bununla beraber sosyal medya olayı siyasi ve ideolojik malzeme haline getirilmesi, siyasetçilerin ölüm üzerinden algı yönetimine çalışılması, sorunun sosyolojik ve psikolojik temellerine inilmesini engellemekte ve intihar olaylarının daha tehlikeli bir hal almasına neden olmaktadır.

Tabii tüm bu yazdıklarımdan “Medya kuruluşları şiddet ve intihar içerikli haber yapmasın.” anlamı çıkmasın. Vatandaş içinde yaşadığı toplumdan haberdar olmalıdır. Sorunların farkında olmalıdır. Fakat vatandaşı sorunun çözümü yönünde paydaş yapacak içirikte haberler yapılmalıdır. Olumsuz davranış, bilinç altından teşvik edilmemeli ve özendirilmemelidir.   Haberi yapılırken art niyet varsa art niyetten uzak yapılması, reytingden ziyade etik kurallara riayet edilerek yapılması gerekmekte. Ne yazık ki şahit oluyoruz; mağdurun/ölünün sosyal medya hesaplarından özel fotoğraflarının alınıp meta olarak paylaşılması hangi habercilik ilkesi ile açıklanabilir?

Bu noktada özellikle sosyal medyadaki hukuki boşluk giderilmeli medya kuruluşlarının gerekli denetimleri yapılmalıdır. “WhatsApp İhbar Hattı” gibi uygulamalar ve de sosyal medya vatandaşa insan olmanın duygusal boyutunu unutturmakta, en hassas insani dramları bile veri olarak görüp bir an önce kayıt derdine düşürmekte, olaya makul şekilde müdahale edip engellemek yerine “Kimse yok mu? Birileri bir şey yapsın!” sözleri ile toplumsal duyarlılık pasifize edilmekte, seyirci kalmalarına neden olmaktadır.

Sosyal medya okuryazarlığı toplumda yaygınlaşmalı olumsuz içerik ve sunumlara resmi kanallardan ve de bireysel olarak tepki koymayı öğrenmeliyiz.  Medya kuruluşları etik kurallara dikkat etmeli vatandaşlar ise sosyal medyada etik kurallara riayet etmelidir.  İdarecisinden vatandaşına kadar toplumun her kademesinde yer alan bireylerin sorumluluk alarak hareket etmesi gerekmektedir.  Toplumumuzu ve ruhumuzu korumamız dileğiyle…

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.